Karantina ve Yeme Bozukluğu

Alışkanlıklarımızın, rutinimizin, hayat tarzımızın belki de daha önce hiç olmadığı kadar değişmeye zorlandığı bir dönemden geçiyoruz.

Hepimizin düzeni bozuldu ve bu durumun ne kadar süreceği ve nereye gittiği konusunda da bir fikir birliği yok.

Bu değişiklikler ile gelen endişe, kısıtlamalar, bilinmezliğin yükü, sağlık ve ekonomik kaygılarımız..

Tüm bu değişkenleri bir araya getirdiğimizde sırtımızda adını bile koyamadığımız ciddi bir külfet var. Hepimiz bunu farklı seviyelerde yaşıyor, farklı tepkiler veriyoruz. İşin kötü tarafı tetikleyici bu durumun ortaya çıkardıkları ile başa çıkabilmek için geliştirmiş olduğumuz stratejilerin ve destek mekanizmalarının çoğu da şu an için devre dışı.

Bu da ortaya özellikle geçmişi olan kişilerin yeme bozukluklarının tetiklenmesi için kusursuz bir fırtına çıkarıyor.

Lütfen kendinize hatırlatın: yeme bozukluğu bir lanet, hata, suç, kusur, bedel ya da bilinçli bir tercih değildir.

Evet, ciddi bir sorundur, doğru, fakat unutmamak gerekli ki her zaman bir fonksiyonu üstlenir.

Çoğu kişi için bir stresle başa çıkma, dikkat dağıtma aracıdır.

Yani stresin, endişenin bu kadar yoğun yaşandığı bir dönemde tetiklenmesi oldukça doğal ve anlaşılabilir bir durum.

Geçici bir Dönem:

Bir düşünsenize, tedavisi hayattaki kaygıyı yönetme ve diyet kültüründen uzak kalmaya odaklı bir sistemi takip etmek sosyal medyamız bile korku mesajları, “ölmemek ya da daha kötüsü kilo almamak için” yapmak-uygulamak zorunda hissettirildiğimiz bağışıklık sistemi destekleyici diyetleri, evde egzersiz paketleri ile bombardıman edilirken çok da kolay değil..

Bu aralar şakalarımız bile kilo alma-verme, hareketsizlik, depresyon, alkol ve makarna üstüne.

Lütfen kendinize bunun geçici bir süreç olduğunu ve hissettiklerinizin bu dönemin bir parçası olduğunu hatırlatın. Yeme bozukluğunuzun kontrolü alarak sizi yıpratmasına izin vermeyin.

Baktınız ki yönetemiyorsunuz; onu ve durumu kabul edin, görmezden gelmeyin, saklamayın. Destek arayın ve bilin ki yalnız değilsiniz, bu durum ve günleri bir şekilde atlatacağız.

Kilo Alma Korkusu

Kilo alma hissinin sizde kaygı, korku, rahatsızlık yarattığını ifade fark ettiğiniz oluyor mu?

Çoğumuz bu hissi yaşıyoruz. Bazen “gerçekten” yediğimizi farkettiğimiz, son zamanlarda kendimize dikkat etmeyi bıraktığımız gerçeği ile yüzleştiğimiz bir an geliyor, bir şeyler yapmalı düşüncesine kapılıyor böyle hissediyoruz.

Bu tamamen doğal.

Asıl değineceğim konu; “sağlıklı-temiz beslenme” tanımlarına sığan-sığmayan tüm besinleri, metabolizmalarını altüst edecek azlık ve seyreklikte tükettiği halde, en ufak bir şişkinlik-fazla kaçırma durumunda kilo aldığını düşünen ve bunu aynada görüyor olanlar.

Başlığımıza dönelim:

Hayır, obezite bir “his” değil. Obezite; “sağlıklı sınırların” üstünde yağ kütlesine sahip olma durumu ve yaratabildiği sağlığı tehdit etme riski taşıyan etkilerinden dolayı bir hastalık hali olarak tanımlanmaktadır.

Obez tanımına uyan bir beden yapısına sahip olsanız da, öyle hissetmeyebilir ve tartıya her çıktığınızda şaşkınlık duyup “Hayııııır! Bu ağırlık benim vücudumun mu?” Şaşkınlığı yaşayabilir ve gayet sağlıklı da olabilirsiniz.

Gerçekliğiniz, her zaman hissettiğiniz olmayabilir.

Aynı şekilde, son derece zayıf gözüktüğü için sağlıklı olduğu varsayılan ama kilo alma kaygısı yüzünden kendisini sürekli maruz bıraktığı yetersiz beslenme nedeniyle kan değerleri alarm çanları çalan birisi, -aslında bedeninin, ihtiyaçlarını karşılamak için tetiklediği- bir “atak” sonrası kendini kontrol edemediği, alıştığından fazla yemekten kendini alamadığı için “obez” hissediyor de olabilir.

Sağlık için kilo alması gereken bir kişi, hala fazlası olduğunu düşünüp kilo vermek için debelenebilir.

Hayat garip. İnsan ruhu da.

Bunu böyle bırakıp feneri olası suçlulara tutalım, çözüm arayalım.

Suçlu:

Zayıflığı, güzellik ve sağlıklı olma haliyle eşleştiren diyet kültürü.

Zayıf olma haliyle kazanılacağı düşünülen mutluluk zenginlik iyilik halini korumak ve arttırmak için hep daha fazlasını (daha zayıf olmayı) istemek.. Çünkü zayıf gözükmenin, toplum tarafından hepimize daha kontrollü, daha başarılı olmak gibi hissettirilmesi. Kilo almanın başarısızlık ve sorumsuzlukla eş anlamlı bulunması.

Doğallık üzerine

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, en “beklentileri karşılayan” vücutlar ve yüzler bile çıplak* halleriyle görücüyle çıkmaya hazır değiller.

Herkes utanıyor; bir yerinden bir şeyinden.

Diri, fit gözükmeyen, hataları düzeltilmemiş her vücut parçası sosyal medyaya layık değil. …Ve medyada tüm gördüklerimiz bu cilalı vücut ve yüzler olduğu için de; kendi bedenimize bakıp ne kadar da “mükemmel olmadığımızı görmek” bize acı veriyor.

Kendimize kızıyoruz; keyifle, arkadaşlarla-aileyle geçirilmiş yenmiş içilmiş bir akşamın, atlanan bir spor gününün bile bize kalan tortusu pişmanlık oluyor.

Yazıktır.

Ne oldu herkese?

Ne olduğunu söyleyeyim: “Internet” olduk hep birlikte..

Ünlüyü ünsüzü bornozlu-atletli, #nofilter #nomakeup hashtag’i altında (ama estetik operasyonlu, gece gündüz bakım görmüş, spor salonlarında sabahlamış, kalıcı makyajlı, fotoğrafçı elinden çıkma dijital fotoğrafçılık harikası) yüz ve vücutlarıyla görüp doğallıklarına inanıyoruz.

İnanmayın.

Kendinize böylesine “mükemmelleştirilmiş” yüzleri vücutları hedef koyup harekete geçmek sizi sonu olmayan bir mutsuzluk yolculuğuna çıkarır, yapmayın. Hedeflerinizi gerçekçi tutun.

Vücudunuz; sadece seçimlerinizin ve çabalarınızın değil; genetik yapınızın, sağlığınızın, hayatınızın fiziki ve maddi koşullarının da eseri. Zaaflarınızın kara kutusu, kaçamaklarınızın itirafçısı bir düşman falan değil.

Herşeyimiz bu kadar farklıyken neden bedenlerimiz de öyle olmasın ki?

Yemek ve Kontrol

Sizin için kontrol,

  • düzenli olarak farklı diyetler denemek,
  • ağır bir öğünün üzerine aç hissediyor olsanız dahi bir şey yememek,
  • kalori saymak,
  • karbonhidrat/yağ gibi bazı temel besin gruplarını beslenmeden tamamen çıkarmak
  • telafi edici çeşitli kısıtlayıcı davranışları (aşırı spor, ilaç kullanımı, kusmak vb.)

uygulamak olabilir.

Eğer sizi rahatsız eden, sağlıksız olduğunu düşündüğünüz ama konu hakkında harekete geçmekten çekindiğiniz olumsuz düşünceler varsa ve bunları dindirmek için istemeden de olsa kendinizi “uygulamak zorunda” hissettiğiniz bazı beslenme ve spor alışkanlıkları-davranışları geliştirdiyseniz:

Nasıl gözüküyor ve hissediyor olursanız olun, bu kontrol hissinin size sağladığı “artılardan” taviz vermeyi denemelisiniz ki bu döngüden çıkarak bedeninizi ve zihninizi özgürleştirecek sağlıklı adımları atmaya başlayabilin.

Hadi bir düşünün:

Kontrol sizin için ne demek? Kimisi için neden “ağır” bir öğünü hafif bir öğün ile “dengelemek” oldukça sağlıklı olarak algılanırken kimisi için bu durum neden ciddi bir atak tetikleyicisi olabiliyor?

Vücut Ölçüleri ve Beden Algısı

Kendinize bir iyilik yapın ve bu kez yaza girmeden kilo almak/vermek için bedeninizle girişeceğiniz “etkinliğin” bir savaş değil, iş birliği olmasını hedefleyin.

Yaşadığımız coğrafya ve zamanın kriterlerine uygun gözükmesi dışında, bedenimizin saygı duymamız gereken çok daha önemli görevleri var.

Aldığımız her nefes, attığınız her adım, bedenimiz sayesinde.

İki ay sonra plaj partisinde ya da kuzeninizin düğününde “iyi” gözükmeyi istemenizde bir yanlış yok.

Yanlış, o “iyi” tanımında oluyor genelde.

Sizin bu noktadaki “iyi” tanımınız ne?

Sizin için gerçekten iyi olan ne?

Bu akşam kendi “iyileriniz” üzerine biraz düşünün isterim, size nasıl davranıldığından yola çıkıp başkalarına nasıl davrandığınızda molalar vererek.. Ve kendi beden algınızın, görünümünüzle olan ilişkinizin; başkalarını nasıl etiketlediğinize hizmet ettiğini de hatırlayarak.

Ölçüleriniz tavırlarınızı, sınırlarınızı, yaşamınızı ne kadar belirliyor kendinize bir sorun.

Gerçekten asıl derdimiz ölçüler mi?

Yiyorsam Sebebi Var!

İstikrarlı biçimde benzer

  • Ortamlarda (sabah işe giderken, annenizi her ziyarete gidişinizde, vb.)
  • Saatlerde (gece dizi izlerken, ikindide ofiste, otobüs beklerken, çocuğunuzu uyuturken)

benzer şeyler yediğinizi fark etmiş; bu oluşmuş alışkanlığınızın altında yatan fiziksel bir gerekçe bulamamışsanız, arkasına saklanan bir duygusal neden ile karşılaşmak üzere olabilirsiniz.

Duygusal tetikleyicilerden kaynaklı bir sebep varsa, çözüme giden yol fiziksel bir olgudan çok daha dolambaçlı ve kişisel olacak.

Eminim ki tecrübe etmişsinizdir, katı diyetler ve kesin yasaklar bu durumu genellikle zaman içerisinde daha kötü bir hale getirirler.

Yani ihtiyacımız olan şey bir diyet listesi ya da mucizevi bir süper-gıda/ilaç değil.

Burada sizden istediğim şey, yeni bir atağa/atıştırmalığa/gece yemesine farkında olmadan boyun eğmeden önce kontrolü elinize almaya çalışıp (Şimdiki zaman- AN’a- dönmeye çalışmanız) size BUNU YAPTIRAN DUYGU (ların) neler olduğunu tespit etmeniz, onları hissetmeniz – onlarla yüzleşmeniz ve serbest bırakmanız, gitmelerine izin vermeniz olacak.

Bunu başarabilmeniz ya da başlangıçta sadece denemeniz dahi, size o an ihtiyacınız olan şeyin bir şeyler YEMEK DEĞİL; belki biraz kestirmek, yürüyüşe çıkmak, kendinize zaman ayırmak, gülmek ya da ağlamak olduğunu gösterebilir.

Bu da çok değerli bir farkındalık kazandığınız anlamına gelir.

Canınızın ne çektiğini ve onu neden istediğinizi anlamlandırmaya çalışın.

Eğer kendinizi dinlemekte zorlanıyor ya da düşüncelerinize yetişemiyorsanız bir yemek/duygudurum günlüğü tutmayı deneyin.

Yeme Bozukluğum Var, Ne Yapmalıyım?

Yeme bozuklukları son derece ciddi, karmaşık rahatsızlıklar ve çalışmalar gösteriyor ki, kişi ihtiyacı olan desteğe ne kadar hızlı ulaşırsa tedavi süreci o kadar başarılı ve kalıcı sonuçlanıyor.

Eğer sağlığınız, bedeniniz, beslenme ve spor alışkanlıklarınız konularında endişeleriniz var ise takip etmenizi istediğim yardım aşamaları aşağıda:

Aile Hekiminize uğrayın, tanımıyorsanız tanışın. Her ne kadar konunun uzmanı olmasa ya da “bizimki kılın teki” dediklerimizden de olsa kendisi bir doktor, ve genel sağlığınıza dair pek çok değerli bilgi ve tahlil sonucunu minimal çaba ile elde edebileceğiniz bir kaynak.

Sağlık ocağında yapılacak bir genel sağlık kontrolü; hemogram ve metabolik panel tahlilleriniz sağlığınız hakkında size çok değerli bilgiler katar. Lütfen yaptırın ve sonuçlara göre gerekli ise yönlendirme isteyin.

  • Adını bol bol duyduğunuz o ünlü doktor, psikolog ya da her şeyi şak diye çözen gizemli-mucizevi tedavi yöntemlerini aramayı bırakın. En yakınınızda olan, en rahat ulaşabileceğiniz ve görüşmeleri düzenli sürdürebileceğiniz bir psikolog/psikiyatrist ya da psikolojik danışman ile görüşmeye başlayın ve kendinizi ona olabildiğince açın.

Öğrenciler için ücretsiz okul danışmanlık servisleri, çalışanlar için anlaşmalı kurumlar – fabrika doktoru, diyetisyeni vb. güzel bir başlangıç.

Bu kişi her ne kadar konu uzmanlık alanı olmasa da size aradığınız tedaviyi bulma noktasında yol gösterecek, yan tanılarınız (varsa) yönetmenize ve plan yapmanıza yardımcı olarak desteğiniz/sırdaşınız/yol göstereniniz olacak.

  • Konuyu güvendiklerinizle; aile ve yakın dostlar ile paylaşın. Herkesin desteğini almanıza ve kalplerini kazanmanıza gerek yok, ki yargılayanlar – küçümseyenler – anlamayanlar olabilir; süreçte sizi destekleyecek bir kaç kişi, zor günlerde arayabileceğiniz bir kaç numara, çalabileceğiniz kapı olsun yeter.
  • Aldığınız yönlendirmeler ve araştırmalarınızı takip ederek çalışma metodolojisi size uygun, ulaşılabilir ve sürdürülebilir bir ilişki kurmaya hazır olduğunuz uzman ile çalışmaya başlayın ve oluşturulan tedavi planını sabırla takip edin.
Yeme bozukluklarının tıbbi bir durum olduğunu ve tedavi edilebildiğini unutmayın. Tünelin sonunda ışık var, yeter ki bir yerden başlayın.

Gece Yeme Atakları

Canımızın arada sırada farklı şeyler çekmesi kadar doğal bir şey yok. Peki hangi noktada bu iş doğallıktan kopup fiziksel ve duygusal dengenizi bozan potansiyel bir sağlık sorununa dönüşüyor?

Eğer kendinizi “düzenli” olarak günün belirli saatlerinde, benzer ortamlarda benzer şeyler yiyor durumda buluyorsanız, bedeniniz size bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir.

Öncelikle burada ilk yapmanız gereken şey; durumun tetikleyicisini bulmak:

  • Beslenmenizdeki kronik bir eksiklik ya da yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan gerçek bir fiziksel bir ihtiyaç.
  • Stres, sıkıntı, üzüntü gibi duygusal bir faktöre tepki olarak doğan bir durum.

Peki, sizin tetikleyiciniz hangisi?

Eğer uzun zamandır kısıtlayıcı bir diyeti sürdürüyor, ağır spor yapıyor, yoğun çalışıyor, sık sık öğün atlıyor, tükettiğiniz gıdaların içerik, kalite ve miktarlarında dalgalanmalar yaşıyorsanız,

Sorununuzun fiziksel kaynaklı olma ihtimali oldukça yüksek.

Öyleyse ne yapmalı?

Genel bir sağlık kontrolü yaptırıp beslenme alışkanlıklarınızı etkileyebilecek potansiyel rahatsızlıklar için bir değerlendirmeden geçin.

Eğer bir tanı aldıysanız konu ile ilgili tıbbi beslenme tedavisi için, yoksa da sağlıklı beslenme alışkanlıkları oluşturabilmek adına bir diyetisyen ile görüşün; beslenmenizdeki sorunlu noktaların tespiti ve düzenlenmesi için adına elinizden geleni yapın.